AKŞEHİR

Nüfusu :  94.200
Rakımı : 1.050 metre
Yüzölçümü : 1.442 km2
Merkeze Uzaklığı  : 135 km
Belediye : http://www.aksehir.bel.tr
Kaymakamlık : http://www.aksehir.gov.tr



AKŞEHİR

Akşehir, ticaret yollarının üzerinde olduğundan bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış, bir çok medeniyetle etkileşimde bulunmuş, akın ve istilalarda da talan edilmiş ve yerle bir olmuştur.

Akşehir’de ilk yerleşimin neolitik çağda başladığı bölgede yapılan yüzey araştırmalarından anlaşılmaktadır. Bunu izleyen Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri sıralanabilir.

Hitit Krallarından II. Murşili’nin Batı Anadolu’daki işgali, İzmir civarındaki Nef’e kadar uzanmıştır. Onun zamanında bu bölgede kuvvetli askeri garnizonlar kurulmuştur. Bölge bu devirde, Hitit hakimiyetine girmiştir. Akşehir’in çevresinde bulunan höyüklerden elde dilen küp ve gaga ağızlı testiler, M.Ö. XVI. yüzyıla dek uzanan Hitit yerleşimini kanıtlamaktadır. Batıdan gelen deniz kavimlerinin (Ege) göçlerinin etkisiyle gücünü yitiren Hititler’in yerini, Frigyalılar alır.

Strabon, kentin bulunduğu bölgeye, “Phrygia Paroreia” denilmektedir. Bu bölge, doğudan batıya uzanan bir dağ silsilesine sahiptir ve eteklerinde her iki tarafta geniş bir ova uzanır. Ovanın yakınlarında bulunan kentler; kuzeye doğru Philomelion (Akşehir) ve öte tarafta Pisidia yakınındaki Antiokheia (Yalvaç) denen kentler bulunur. Philomelion, "tamamıyla ovadır" anlamındadır. Akşehir’in bulunduğu konum itibariyle, Sultandağları’ndan gelen erozyon tabakasının üzerine kurulduğundan, dağ eteği gibi görülmektedir. Frigiyalılar gibi Lidyalılar da, Çanakkale Boğazı’ndan Küçük Asya’ya girmiş ve Kızılırmak’a kadar bu bölgeyi hakimiyeti altına almıştır. Bu istilada, Philomelion’u da ele geçirirler ve yağmalarlar. Lidya Kralı Kraisos, Pers Hükümdar Daryus’a yenilince, Lidya ve Frigia toprakları, Pers Egemenliği’ne girer. Böylece Akşehir, M.Ö. 547/546 yıllarında, Perslerin hakimiyeti altına girmiş olur. Helenistik Çağ’da, Galat Halkı yerleştiği ve yöreye Galatia dendiği halde, tarihsel bir alışkanlıkla Phrygia adının kullanılması alışkanlık haline gelmiştir.

Frig Kralı Midas’ın adını taşıyan pınar (Midas’ın Çeşmesi) bugünkü Ulupınar köyündedir. O dönemden sonra, Lidya’nın şehir piskoposlarından biri olan kentin yakınlarındaki Mele Köyü, bugün hala Prensesin kocası Melas’ın adını taşımaktadır. Akşehir’de Pers ve Helenistik dönem egemenliğinden sonra sırayla Roma ve Bizans istilaları takip eder. Roma devrinde Anadolu yönetim örgütü içinde İkonion’a (Konya) bağlanır.

Bizans’ın uç şehri olan Akşehir, önce Emeviler’in sonra Abbasiler’in, Bizansla olan savaşları sırasında taraflar arasında sürekli el değiştirir. 1071 yılında, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun Hükümdarı Romen Diyojen ile yaptığı savaştan galip çıkmasından sonra, Anadolu’da bir Türkleşme hareketi başlar. Bu hareketten sonra Anadolu’da ve buna bağlı olarak Akşehir’de, bir değişim rüzgarı esmeye başlar. Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Bey, 1076–77 yıllarında Akşehir’i almış ve böylelikle Akşehir, Oğuz Türkleri’nin egemenliği altına girmiştir. Süleyman Şah zamanında Türk Kültürü, beşiğini Konya ile buraya bağlı olan Akşehir ve çevresinde buldu. Daha sonra bu kültür, büyüyerek ve gelişerek Konya’yı Türk Kültürü’nün Merkezi haline getirir. Süleyman Şah’ın 1086’da ölümü üzerine Anadolu Selçuklu Devleti’nin başına I. Kılınçarslan getirilir. Haçlılarla yapmış olduğu savaşlar neticesinde I. Kılınçarslan 1097 yılında, başkenti olan İznik’i kaybeder ve aynı yıl içerisinde Konya’yı tekrar başkent yapar. Boğazlardan gelen Haçlı akınları, Konya’dan önce Akşehir’e yapıldığından ilk Akşehir yıkıma ve yağmaya uğruyordu. Selçuklu Devleti’nin çökmesiyle Akşehir’i önce Eşrefoğulları sonra da 100 yıl Hamitoğulları yönetir. Kent 1381 yılında Murat Hüdavendigar’a satılır. Yıldırım Beyazıt 1402 yılında Timur’a yenilince, Ferruhşah Mescidi’nin cenazelik bölümüne hapsedilir ve burada intihar eder. Fetret Dönemi’nde kısa bir süre Karamanoğulları’nın eline geçen Akşehir, Fatih Sultan Mehmet zamanında 1467 yılında fethedilir ve Cumhuriyete kadar sürecek olan kesintisiz Osmanlı Hakimiyeti başlar.

Osmanlı İmparatorluğu Döneminde, Akşehir’in yüzyıllar boyunca gördüğü yağma ve istila sona erer. Şehir, uzun yıllar ticaret ve yollarının kavşağı konumunda bulunması nedeniyle, ilk kez bu dönemde avantajlı duruma geçmiştir. Yavuz Sultan Selim, Safevi Hükümdarı Şah İsmail üzerine yaptığı bir seferde Akşehir’de konaklar. IV. Murad’ın Bağdat Seferi’ne çıktığı zaman Akşehir’e uğradığı, Ünlü Gezgin Evliya Çelebi’nin, tek Osmanlı eseri olan, İmaret Cami’inin son cemaat yerinde bulunan sütun bileziği üzerindeki kazıdan anlaşılmaktadır. Osmanlı’nın gerileme döneminde Kavalalı Mehmet Ali Paşa kumandasındaki Mısır Ordusu da Akşehir üzerinden Konya’ya ilerlemiş ve ordunun bir bölümü kışı Akşehir’de geçirmiştir. Bu olaylar, Akşehir’in Osmanlı Dönemi’nde de ticaret yolları üzerinde önemli bir ticaret merkezi oluşunun göstergesidir.

Batı Cephesi Karargâhı, 21 Kasım 1921’de Akşehir’e nakledilir. 24 Ağustos 1922 tarihine kadar sürecek olan 9 ay 10 günlük süreç içerisinde taarruz hazırlıkları Akşehir’den yönetilir ve planlar burada yapılır. Silahlar ve cephaneler Arasta dükkanlarında imal edilir. Garp Cephesi Kumandanı İsmet (İnönü) Paşa sürekli Akşehir’de kalarak, hazırlıkları yönetir. Mustafa Kemal (Atatürk) Paşa, hazırlıkların durumunu denetlemek üzere değişik tarihlerde Akşehir’e gelir. Nihayet 24 Ağustos 1922 sabahı Batı Cephesi Karargâhı, cepheye gitmek üzere Akşehir’den ayrılır.

  

Akşehir, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında rol almıştır. Akşehir’in toprakları üzerinde yaşamış kültürler düşünüldüğünde, çok zengin bir kültür mozaiğine sahip olduğu görülebilir. Ancak günümüze kadar gelebilen ve ayakta kalan eserler, Selçuklu eserleri ile Osmanlı Dönemi’ne ait sadece İmaret Camii’dir. Tabii bu mozaik içerisinde Son Osmanlı ile İlk Cumhuriyet dönemlerinden günümüze kadar gelen ve gerçek Türk Kültürü’nü yansıtan sivil mimarlık eserleri ile el sanatları yadsınamaz. Bugün artık Türkiye’ye mal olmuş ve büyük bölümü tescilli Akşehir Evleri, aynı adla anılmaktadır. Kent içerisinde de halk, bu yukarıda bulunan mahalleyi “Eski Akşehir Evleri” olarak adlandırmaktadır.

 

İlçede Düzenlenen Kültür ve Sanat Festivalleri

Nasreddin Hoca Anma ve Mizah Günleri (5-10 Temmuz)

Akşehir Kirazı Kültür ve Sanat Festivali (26 Haziran)

  

 

 

TARİHÎ VE TURİSTİK MEKÂNLAR

 

ULU CAMİİ

Ahi Celal mahallesi'nde Ulu Cami caddesi ile Kalaycı sokağı’nın kesiştiği köşede yer alır. Yapının inşaatında tuğla ve moloz taşın yanı sıra, az miktarda da devşirme malzeme kullanılmıştır. Cami güneyden kuzeye doğru genişleyen harim ile kuzey duvarı boyuncu uzanan son cemaat yeri ve bunun önündeki, yamuk planlı avludan ibarettir. Yapıdaki süslemeler, çini mozaik ile bezeli harim mihrabı, son cemaat yerindeki dış mihrap ve minarenin sekizgen kesitli pabucunda toplanmıştır. Yapının tek kitabesi minarede yer alır. Minare kitabesine dayanılarak yapının 1213 tarihinde veya birkaç yıl önce inşa edildiği kabul edilmektedir.

 

GÜDÜK MİNARE MESCİDİ

Selçuklu mahallesi, Güdük Minare sokaktadır. İnşaatında devşirme malzeme , tuğla ve moloz taşın kullanıldığı kare planlı mescidi bir kubbe örtmektedir. Yapıdaki süslemeler; pencere alınlıkları ile minarenin pabuç kısmında toplanmıştır. Yapının, kitabesinde mescidin, 1227 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır.

 

İPLİKÇİ CAMİİ

Kuşçu mahallesinde, çarşı içindedir. Cami boylamasına dikdörtgen planlıdır. Birçok onarım görmüştür. Caminin güney ve batı duvarları ile doğu duvarının bir bölümü sıvalıdır. Sıvasız olan diğer yerler, üç sıra tuğla ve bir sıra düzgün kesme taşın dönüşümlü olarak yerleştirilmesi ile inşa edilmiştir. Caminin duvarları sonradan yükseltilip, kırma çatı ile örtülmüştür. Yapıdaki süslemelerin tamamının  üç kubbe ile kapatılmış,  güney kanadında toplandığı gözükür.  Caminin batı duvarındaki girişin üstünde yer alan kitabede, camiinin 1337 tarihinde tamamlandığı anlaşılmaktadır.

 

HASAN PAŞA - İMARET CAMİİ

Kileci mahallesinde, İmaret sokak ile Hıdırlık caddesinin kesiştiği köşededir. Eser, tek kubbe ile örtülmüş kare planlı bir harim ile üç bölmeli son cemaat yeri ve kuzeydoğu köşedeki minareden ibarettir. Caminin ilk inşaatından kalan süslemeler, minber girişi  ve mihrap tepeliğindeki palmetler dışında; girişi örten ahşap kapı kanatlarında ve pencere kanatlarında toplanmıştır. Caminin giriş kısmında yer alan kitabede, yapının Hasan  isimli bir vezir tarafından 1510-11 tarihinde tamamlanmıştır.

 

KÜÇÜK AYASOFYA MESCİDİ

Eski Kale mahallesi, Orta Hamam sokaktadır. Kare planlı ve tek kubbeli yapının duvarları yükseltilerek üzerine, yapıyı dıştan örten piramidal bir çatı inşa edilmiştir. Yapıdaki süslemelerin tamamı kubbede toplanmıştır. Kubbe eteğindeki süslemeler, çini mozaik tekniği ile meydana getirilmiştir. Yapının inşa kitabesinde, Mescidin, Şemseddin Hasan Bin Ömer’in yaptırdığı ve 1236 tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

 

FERRUHŞAH MESCİDİ

Anıt mahallesi, Türbe sokakta; Seyyid Mahmud Hayrani Türbesi’nin yaklaşık 50 metre güneydoğusundadır. Mescidin kuzey ve doğu duvarlarının, dış yüzeyi çamur ile sıvalıdır. Sıvasız olan güney ve batı duvarlarında, inşa malzemesi olarak, genellikle devşirme mermer bloklar ve az miktarda da tuğla kullanılmıştır. Yapıdaki süsleme, güney ve batı cephedeki, sivri kemerli pencerelerin kemer köşelikleri ve alınlıkları ile bugün Akşehir Müzesi’nde korunan ahşap kapı kanatlarında toplanmıştır. Yapının batı cephesinde, yer alan inşa kitabesinde mescidin 1224 yılında yaptırıldığı okunmaktadır.

 

KİLECİ MESCİDİ

Kileci mahallesi, Bayram sokaktadır. Eser, ilk yapıldığında, kuzey cephesinin önünde yer alan üç bölmeli son cemaat yeri ve üzeri kubbe ile örtülü kare şekilli bir harimden  oluşan plan şemasına sahipken, tarihini bilmediğimiz bir depremde büyük hasar görmüştür. Yapı, daha sonraki onarımlarla bugün kü halini almıştır. Yapıda, süsleme bakımından eskiye dair pek bir şey kalmamış olsa da, ahşap kapı kanatları ince işçiliği ile dikkat çeker. Mescidin kitabesi yoktur. Araştırmacıların genel kanısına göre yapı, XIII. yüzyıla  veya en geç XIV. Yüzyıl başlarına tarihlendirilir.

 

KIZILCA MESCİDİ

Kızılca mahallesi, İbre sokaktadır. Kareye yakın dikdörtgen planlı ve tek kubbeli mescidin üzeri, sonradan piramidal bir çatı ile örtülmüştür. Güneybatı köşedeki minare ile doğu cepheye bitişik son cemaat yerinin, yapıya sonradan eklendiği anlaşılmaktadır. Yapı, süsleme bakımından, sade özellikler gösterir. Dikkat çeken süslemeler, kapı kanadında toplanmıştır. Mescidin inşa kitabesi bulunmadığı için eserin ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. İ. H. Konyalı, 1476-1477 tarihli olduğunu bazı kaynaklara dayanarak söylemektedir.

 

ÇINARALTI MESCİDİ

Mabet Anıt mahallesindedir. Adını önündeki büyük çınardan almıştır. Kıble tarafına dört, sağına, soluna ikişer, kuzeyine bir penceresi vardır. Eski ve tarihi Mescid yıkıldığı için bugünkü görünümünü kazanmıştır. Eski yapının tarihinin 1584 yılına kadar indiği vakıflara ait bazı belgelerde yer almaktadır.           

 

HACI HAMZA MESCİDİ

Yıldırım mahallesi, Hacı Hamza sokaktadır. Tek kubbe ile kapatılmış kare bir plan şemasına sahip mescidin üzerine, sonradan piramidal bir çatı inşa edilmiştir. Ayrıca yapının doğu cephesine bitişik son cemaat yeri ile kuzey cephenin doğu ucundaki minarenin yapıya, sonradan eklendiği anlaşılmaktadır. Harim duvarlarına sonradan resmedilen , madalyonlar içindeki dini içerikli yazı örnekleri ile selvi ağacına benzer bitkisel örnekler, yapının süslemelerini meydana getirir. İnşa kitabesi bulunmayan yapının, bazı kayıtlara dayanarak yapımının 1476-77 tarihinde inşa edildiği sanılmaktadır.

 

KALAYCI MESCİDİ

Kuşçu mahallesi, Kalaycı sokaktadır. Mescid, üzeri tek kubbe ile kapatılmış kare planlı bir yapıdır. Kubbenin üzeri dıştan sıva ile kaplıdır. Yapının bazı noktalarında, devşirme malzeme kullanılmış olup, süsleme öğesine fazla yer verilmemiştir. 

 

HIDIRLIK MESCİDİ

Akşehir’in güneybatısında, Sultan Dağları’nın eteğindeki Hıdırlık parkındadır. Kare planlı yapının üzeri bir kubbe ile örtülüdür. Yapının inşasında; duvarlarda moloz taş, kubbe geçişlerinde ve kubbede tuğla kullanılmıştır. Yapının içi sıvalıdır. Doğu duvarında bir, kuzey duvarında iki tane dikdörtgen kesitli küçük bir niş vardır. Güney duvarının ortasındaki, dikdörtgen kesitli  mihrabın kavsarası, mukarnas görünümündeki basit dolgularla şekillendirilmiştir. Mihrap nişinin iki yanında, geçmeli geometrik örneklerle süslü, Bizans dönemine ait birer mermer levha bulunmaktadır. Eserin inşa kitabesi yoktur.Fakat bazı kaynaklarda, Akşehir’deki  XIII. yy. veya en geç XIV. yy bazı yapılara benzerliği ile bu tarihlerde yapıldığı sanılmaktadır.

 

 

TÜRBELER

 

NASREDDİN HOCA TÜRBESİ

İmaret mahallesindeki Nasreddin Hoca Mezarlığı içindedir. Günümüze, büyük değişiklikler geçirdikten sonra ulaşan türbe, iki bölümden oluşur. Dışta, on iki desteğe oturan, revak görünümlü çokgen kuruluş bulunmaktadır. Destekler birbirine, kaş kemere benzeyen dekoratif kemerlerle bağlanmıştır. Destekler üzerinde, metal levhalarla kaplı piramidal külah yükselmektedir. Bu çokgen kuruluşun ortasında, altı yuvarlak sütuna oturur, üzeri kubbe ile örtülü baldeken bir kuruluş bulunmaktadır. Nasreddin Hocanın mezar taşındaki kitabeye rağmen türbenin, kesin olarak ne zaman  inşa edildiği bilinmemektedir. Tarihi belgelerden elde edilen  bilgilere dayanılarak yapının tarihini XIV. yy.a iner.

 

SEYYİD MAHMUD HAYRANİ TÜRBESİ

Seyyid Mahmud Hayrani türbesi, Akşehir’in batısında “Seydi Mahallesinde” yer almaktadır. Türbe, Sultan Dağının eteğinde ve şimdi yok olan Akşehir kalesinin içine yapılmıştır. Dört köşeli bir temel üzerine oturan yapı iki çeşit malzeme ile yapılmıştır. Alt kısım taşla, kemerler, iç yuvarlak ve dış mahruti kubbelerle üst tavan kısım tuğla ile yapılmış ve tuğla kısımlar renkli çinilerle süslenmiştir. Kare planlı alt yapı üzerinde on altıgen kuruluşa oturan dilimli gövde ve konik külahlı üst yapı yer alır. Doğu cephesinde düz atkılı giriş açıklığı vardır. Girişin üst kısmında onarım kitabesi  vardır. On altıgen kuruluşun her bir yüzünde dikdörtgen çökertmeler içerisinde, sivri kemerli yüzeysel nişler yer alır. Nişlerin içi sırlı tuğla ve çini levhalarla bezelidir. Üçgen alınlıklarla son bulan bu kesimden üçgen yüzeyler yardımıyla yarım daire kesitli on altı dilimden oluşan ikinci kademeye geçilir. Dilimler arasında özel kesilmiş yarım daire ve üçgen kesitli tuğlaların üst üste yerleştirilmesi ile oluşturulmuş silmeler vardır. Seyyid Mahmud’un ölüm tarihi olan H.667 (M.1268) türbenin inşa tarihi olarak kabul edilmektedir.

 

YAĞLI DEDE-ŞEYH EYÜP TÜRBESİ

Kızılca Mahallesi, Mektep sokaktaki küçük bir bahçenin ortasında yer almaktadır. Kare planlı yapının üzerini dıştan, çinko levhalarla kaplı piramidal bir külah örtmektedir. Türbenin yapımında moloz taşın yanı sıra bol miktarda devşirme malzeme kullanılmıştır. Devşirme malzemeler içinde düzgün kesme taşların yanında  templon levhası ve arşitravı ile bir insan heykelinin başka kısmından küçük bir parça yer almaktadır. Giriş, kuzey cephededir. Diğer üç cephenin ortalarında birer mazgal pencere vardır. Kuzey cephenin ortasında yer alan girişin üst kesimi, ahşap hatıl ile örtülmüştür. Yapının içinde tamamen tuğla ile inşa edilmiş bir baldaken kuruluş söz konusudur. Köşelerde ‘L’ şekilli birer ayak vardır. Birbirine sivri kemerlerle bağlanan ayaklardan, pandantiflerle kubbeye geçilmiştir. Türbenin ahşap sandukası Akşehir Müzesinde korunmaktadır. Karaman oğulları dönemine aittir. H.729 M.1328 yılında ölen Şeyh Eyyüb’ün Türbesidir.

 

SEYDİ YUNUS TÜRBESİ

Türbe Akşehir’de Meydan mahallesinde yer almaktadır. Türbenin eskiden üstü örtülü idi. Taceddin Yaltırık, burasını evkaftan satın aldıktan sonra üstünü açtırmıştır.Türbede dört yatır vardır. Üçünün sandukaları taş ve tuğla ile yapılmış ve üstleri sıvanmıştır. Sanduka tipi mezar taşı ise Selçuklu tarzında yapılmıştır üstünde yazı yoktur. Türbenin giriş kapısı üzerinde yer alan kitabede içindeki yatırı, 1417 yılında vefat ettiği fakat yapının ne zaman yapıldığı konusunda bir ibareye rastlanmamıştır.

 

NİMETULLAH TÜRBESİ

Türbe Köyceğiz mahallesinde yer almaktadır. Nimetullah’ın sandukasının üstünde farklı ebatlarda dört tane kitabe yerleştirilmiştir. Kitabelere göre 1581 ve 1889 yılında iki defa onarım görmüştür. Günümüzde yapının üstü açık bir şekilde bulunduğu bilinmektedir.

 

MUSTAFA TÜRABİ TÜRBESİ

Türbe Altınkalem mahallesi, Eski Afyon caddesi üzerindedir. Moloz taş ile örülü kübik gövde, sekizgen kasnağa oturan bir kubbeyle örülüdür. Yapıdaki süslemeler kalıpla baskı tekniğinde yapılmış olan bitkisel örnekli iki süs şeridinden ibarettir. Yapı kitabesizdir, yapının tarihlendirmesini Osmanlı’da IV. ve 16.yy eserlerinin süslemesinde görülen özelliklere dayanarak 16.yy'ın sonlarına tarihlendirebiliriz.

 

ŞEYH HACI İBRAHİM VELİ TÜRBESİ

Akşehir’in 3 km. kuzeyindeki maruf köyünde moloz taş ile örtülü bir duvarın çevrelediği avlu içindedir. Dış duvarlar düzgün mermer bloklarla kaplıdır. Kare planlı yapının üzeri üst kesimi koniyi andıran bir kubbeyle örtülüdür. İçerisinde ahşap malzemeyle yapılmış iki adet sanduka yer alır. Dış duvarlar taş işçiliğinin genel özelliğini gösterir. İç kısımlarda kalem işi süslemeler orijinal değildir. Yapıda mermer malzemeyle yapılmış süslemeler önemli yer tutmaktadır.Bu süslemeler taç kapı ile güney cephede yoğunlaşmaktadır. Yapı içinde, sıva üzerine yapılmış süslemeler ikinci planda kalır. Giriş kavsarasının üst kısmında yer alan kitabeye göre yapı 1 Zilhicce 771 M.26 Haziran 1370 tarihinde tamamlanmıştır.

 

 

HAMAMLAR

 

MEYDAN HAMAMI

Meydan Hamamı, Batı Cephesi Karargâhı Binası Müzesinin kuzeyinde yer almaktadır. Kuzey-Güney doğrultusunda uzanan yapının batı kanadında erkekler hamamı; doğu kanadında da kadınlar hamamı yer almaktadır. Üst örtüsü günümüzde kırma çatıyla kapatılmış durumda olan soyunmalık mekanları, hamamın güney cephesine bitişik inşa edilmiştir. Aralık kısmı doğu-batı yönünde dikdörtgen planlıdır.Kare planlı ılıklığı ise üçgen yüzeyli tromplarla geçilen bir kubbeyle kapatılmıştır. Sıcaklık dört eyvanlı ve köşe halvetlidir. Hamamda erkekler bölümünün giriş kısmını oluşturan kapının üstünde inşa kitabesi yer alır.Kitabeye göre hamamın Subaşı Emir Şerafettin Ahmet tarafından yaptırıldı ve inşatın M.1329-1330 tarihinde tamamlandığı anlaşılmaktadır.

 

ORTA HAMAM

Selçuklu mahallesinde kentsel sit alanı içerisindedir. Selçuklulardan, Karamanoğullarına sonrada Osmanlılara devredilen hamam; H. 1318’de Aryohyalı Ferit Paşanın Konya Valiliği sırasında, eski hamam yıkılarak, bugünkü çift hamam yaptırılmıştır. Kadın ve erkek bölümleri vardır. Dikdörtgen planlıdır. Her iki tarafında soyunma bölümü kiremit örtülü, halvet soğukluk bölümleri kubbelidir. Halen kullanılmaktadır. Soyunma yerinin duvarında ve kapının üzerinde iki adet kitabe vardır. Kitabelerden hamamın II.Abdülhamit Han’ın saltanat yıllarında, Ferit Paşanın Konya Valiliği ve Selim Bey’in Kaymakamlığı zamanında, geliri okul masraflarını karşılamak üzere, Akşehirli Mıgırdıç Kalfaya inşa ettirildiği ve inşaatın Zilhicce 1318 Mart- Nisan 1901 tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

 

YUKARI HAMAM

Çimenli mahallesi, Hamam sokaktadır. Yapı malzemesi olarak; beden duvarlarında, küçük parçalar halinde kayrak taşı ve moloz taş, kapı ve pencere söveleri ile üst örtüye geçişlerde ve halvet duvarlarında düzgün kesme taş; örtü sistemi ve bazı kemerlerde ise, tuğla kullanılmıştır. Yapı, her biri soyunmalık, ılıklık ve dört eyvanlı köşe halvetli sıcaklık bölümlerini sahiptir. Süsleme bakımından kısır bir görüntüye sahip yapıda, sadece kubbe çevrelerinde meandır ve bitkisel süslemeler yer alır. Hamamın inşa kitabesi yoktur.XIX yy. sonu XX. yy. başına tarihlenebilir.

 

 

MEDRESELER

 

TAŞ MEDRESE

Altın Kalem mahallesi, Eski Afyon caddesi üzerindedir. Medrese, Mescit, Türbe, Hankâh, İmâret ve Çeşme'den oluşan bir külliye şeklinde inşa edilmiş olmasına rağmen bugün yalnızca Medrese, Mescit ve Türbe kısmı sağlamdır. İnşaatında, devşirme malzeme tuğla ve moloz taşın yanı sıra; özellikle minare kürsüsünde ve giriş cephesinin kaplamasında düzgün mermer bloklar kullanılmıştır. Medrese, doğu-batı doğrultusunda uzanan dikdörtgene yakın bir plan şemasına sahiptir. Ancak giriş cephesinin kuzey-güney ucuna eklenen yapılarla bu plan şeması ters ‘T’ şeklini almıştır. Yapının kuzey duvarının batı ucunda medreseye bitişik olarak inşa edilmiş mescit bulunmaktadır. Yapı eskiden Darüşşifa olarak kullanılmaktadır. Açık avlulu, üç eyvanlı plan tipine sahiptir. Yapının galeri kısmını oluşturan alanların kenarlarında öğrenci hücreleri mevcuttur. Yapı süsleme malzemesi bakımından çeşitlilik arz eder. Genellikle Çini plaka, sırlı tuğla ve devşirme malzeme yoğun olarak kullanılmıştır. Medresenin taç kapısının üstünde yer alan inşa kitabesi, kapının sökülmesiyle avlu bahçesine taşınmıştır. Kitabede yapının, 1250 yılında Sahip Ata tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

 

 

RESMİ BİNALAR

 

BATI CEPHESİ KARARGAHI BİNASI

Bina, Şifa Hamamının yanında yer almaktadır. 230 metrekarelik alana sahip bina, çeyrek bodrum, zemin ve bir kat olarak inşa edilmiştir. Zemin kat taş, üst kat ise bağdadi ve çatısı kırma çatılı olup alafranga kiremit örtülüdür. Pencereleri Türk mimari ögelerine uygun dikdörtgen şekilli olup alt kat pencereleri kanatlı, üst kat ise giyotin tarzında yapılmıştır. Çift katlı zemin kapısından içeriye girildiğinde zemin katın idari kısımlara ayrıldığı gözükür. Tabanı ve tavanı, ahşap olan salonun ortasında tavanı destekleyen ahşap bir direk vardır. Salona açılan sekiz oda kapısı bulunmaktadır. Bina, 1905 tarihinde Bostan Bey tarafından Belediye Binası  olarak yaptırılmıştır. 1921 yılında Kurtuluş Savaşının başlaması nedeniyle, Alagöz’de ki Batı Cephesi Karargahı, Akşehir’e nakledilir. Belediye binası olarak kullanılan  yapı, karargah için orduya tahsis edilmiştir. Akşehir Kurtuluş Savaşında, bağımsızlık mücadelesinin dönüm noktasını oluşturan, Taarruz kararının alındığı yer olma özelliğini gösterir. 24 Kasım 1922 tarihine kadar bu binada karargah görevini sürdürür. Savaşın bitmesiyle, Belediye Binası olarak kullanılmaya devam edilen yapı, 1966 tarihinde Belediye tarafından, Müze olarak kullanılması karşılığında Milli Eğitim Bakanlığına devredilmiştir. 1981 yılında da, geçirdiği tamiratlar sonunda bugünkü halini almıştır. Günümüzde, Ulu Önder Atatürk’ün kişisel eşyalarının ve Kurtuluş Savaşı dönemini yansıtan çeşitli eserlerin sergilendiği bir dokuya sahiptir.

 

CUMHURİYET İLKÖĞRETİM OKULU

Kuşçu Mahallesi, Bayram Sokaktadır. Yapı dikdörtgen plana sahip olup, bodrum zemin ve bir kat olarak tasarlanmıştır. Okulun duvarları taştan yapılmış olup, oldukça kalındır. Cephede, kat aralarında yapıyı çevreleyen silmeler mevcut olup, köşe taşları bosajlı olarak vurgulanmıştır. Pencere düzenlemeleri alt kattakiler basit kemerli, üst kattakiler sivri kemerle olarak tasarlanmıştır. Duvarlarda ahşap eli böğründeler bulunmaktadır. Binaya sekiz basamaklı merdivenle çıkılır. Basık kemerli olarak düzenlenen ahşap kanatlı kapıdan içeriye girilir.Kapının üzeri ‘Cumhuriyet İlkokulu’ yazısı bulunan pano olup, panonun iki yanında vazo içinde çiçek motifli süslemeler vardır. 1927 yılında, Konya Valisi İzzet Bey zamanında yapılmıştır.

 

GAZİ MUSTAFA KEMAL İLKÖĞRETİM OKULU

Çimenli mahallesi, Değirmen caddesinde yer almaktadır. Yapı dikdörtgen plana sahip olup bodrum, zemin ve bir kat olarak tasarlanmıştır. Etrafı duvarlarla çevrili geniş bir bahçe içerisinde yer alan kagir olarak yapılmış, üzeri kiremit çatı ile örtülü, atının dört köşesinde akroterler bulunmaktadır. Zemin kat pencereleri sivri  kemerli olarak yapılmış ve üst kattakiler ise basık kemerli olarak tasarlanmış. Yapının avluya, okula ve bodrum giriş kapısı çift kanatlı demirden yapılmış olup üzerinde süslemeler mevcuttur. Yapının aynı avlunun güneydoğu kısmında  XIX.yy da yapılmış olan kilise binası vardır.

 

NASREDDİN HOCA VE ETNOGRAFYA MÜZESİ

Anıt mahallesi, Ulu Cami sokakta bulunmaktadır. Rüştü Bey Konağı olarak bilinir. İkiz olarak inşa edilmiş bir sivil mimari örneğidir. Yapı hem plan hem de cephe düzenlemesi simetrik tasarlanmıştır. Yapı bodrum, zemin kat artı iki kat olarak üç katlı bir bina olarak yapılmıştır. Yapı malzemesi taş ve ahşaptır. Ön ve yan tarafı yol,diğer iki tarafı bahçe çevrelemektedir. Üzeri kiremit kaplı ahşap kırma çatı ile kaplanmıştır. XX.yy.ın ilk yarısında yapılmış olduğu sanılan yapı yapılan restorasyonlarla müze binası  olarak kullanılmak üzere hizmete açılmayı beklemektedir.

 

AKŞEHİR EVLERİ

Akşehir Evleri, Anadolu coğrafyasını sivil mimari örneklerini geçmişten günümüze kadar koruduğu için önemli bir yere sahiptir. Kentin kendine özgün kimliği, tarihsel süreç içerisindeki toplumsal olguları, kültürel ürünleri, doğal çevre imkanlarını değerler içerisine alınması, insanlar arasındaki iletişimler, bina, sokak ve meydanları özel bir yerde kurgulanmayı ortaya çıkarır. Sıra evlerden oluşan sokakların dokusu, bazen yan yana bazen sırt sırta bazen birer atlayarak oluşturulmuş, bahçe ve avlular belirlemektedir. Bu avlular, doğayı kentin yaşamıyla birleştirmiştir. Evlerin yan özel nitelikleri, sahanlıklı girişleri, özgün kapı çözümleri, cumbaları, sokakların ve şehrin kimliğini özellik ve çeşitlilik katmaktadır. Orta hamamdan Gavur Hamamına dek,Değirmen Sokaktaki evlerin birçoğunda alt katlarında dükkan var, eskiden Müslüman olmayan bu evlerin hanımları burada oya yapıp satarlarmış.

Evler genelde iki katlıdır. Özellikle eğimden kat kazanılan yerde giriş katının altı bahçe katı olur. Evlerin tabanları ve tavanları ahşap, mutfakları, kilerleri, damlı yada kiremitli kim geldi pencereli evleri vardır. Bu evler bugün, Sit alanı içerisinde yer almaktadır. Evlerde kat sayısı artsa da plan değişmiyor. Ev yaşamı içerisinde, ortak kullanım alanları kendini gösterir. Özellikle alt kat odaları, bazen oturma yeri olarak kullanılmış bazen fonksiyonu değiştirilerek,  mutfak görevini üstlenmiştir. Ama asıl gelenekte, mutfak ayrı bir bölümden oluşmaktadır. Evlerin banyo bölümleri, genellikle odalardaki yüklüklerin içerisine oluşturulmuş ve basit öğeler içeren yıkanma yerleri (Gusül hane) vardır. Pencereler, önceleri giyotin, sonradan giyotinin bir yarısı ortadan ayrılıp, iki kanada dönüştürülmüştür.

 

 

MESİRE YERLERİ

 

HIDIRLIK

yeşili doyasıya seyredebileceğiniz, kente 3 km. uzaklıktaki Hıdırlık’ta asırlık çınarların ve çam kokularının arasında çayınızı ve kahvenizi yudumlarken sohbetin tadına varırsınız. Tepeden kenti kuşbakışı görebilir, ciğerlerinizi oksijenle doldurabilirsiniz. Yaz akşamları ışıltılı görünümüyle büyülü bir manzara sergileyen şelalelerin insana huzur veren sesleriyle stresinizden arınabilirsiniz.

 

AKŞEHİR EVİ

Rahat, konforlu, evinizi aratmayacak kadar sıcacık ve güler yüzlü ortamıyla konuklarını karşılayan Akşehir Evi, özlemli detaylarla döşenmiş odalarıyla yüzyıllar öncesini yaşamlarını yansıtıyor. Gece-gündüz ziyaretçileriyle dolup taşan bu mekanda yöresel yemeklerin tadına bakabilir, doğanın yüzlerce rengini barındıran bahçesinde, fasıl eşliğinde farklı dünyaların içine girersiniz.

 

GÜLMECE PARKI

Kafeteryası, dev kazanı, hediyelik eşyaları ve Nasreddin Hoca’nın fıkralarını canlandıran heykelleriyle Hoca’mızın adına yakışan bir mekan Gülmece Parkı. Parkın yan tarafında Nasreddin Hoca’dan günümüze kadar uzanan yüzyıllarca yıllık köprüde yer alan mizah ustalarının anıtları yer alıyor. Bu anıtta, Geleneksel Türk Tiyatrosu’ndan Sinema’ya kadar uzanan çizgide mizahçıların büstleri bulunmaktadır.

 

AKŞEHİR KENT ORMANI

Akşehir Belediyesi tarafından mesire yeri olarak şehrimize kazandırılan Akşehir Kent Ormanı, Nimetullah Naçivani Türbesi civarında bulunan alanda yer alıyor. Yeşilin en güzel tonlarının sergilendiği ve Akşehir Çayı’nın dinlendirici sesiyle kuş cıvıltılarının birbirine karıştığı mekanda; ailelerimizin piknik keyifleri için her şey düşünüldü. Ve tabi çocuklar… Onlar için de eğlencelerini tamamlayacak oyun grupları yer alıyor. Vatandaşlarımız, piknik keyfinin yanı sıra yeşilin verdiği huzurla, günlük hayatın sıkıntılarından uzaklaşarak, aileleriyle hoş vakit geçirecektir. 

 

PARKLAR- OYUN ALANLARI

Kentimizin pek çok semtinde, yeşilin hakim olduğu parklar ve çocuk bahçeleri bulunmaktadır. Özellikle yaz aylarında çocuk sesleri ve yetişkinlerin sohbetleri birbirine karışınca,  ortalık adeta bayram havasına bürünür. Olumsuz hava şartlarında ise, kafeteryalar devreye girer.